Kendine Yeterli Toplum: Yerellik ve Doğayla Uyumlu Ekolojik Yaşam

Archive for Kasım, 2014

ağaçlara sarılan kadınlar

rassohaberEmet Değirmenci

Bir resim düştü gözümün önüne. Kırmızı kazaklı, beyaz yazmalı bir köylü kadını, katliam yapılmış zeytin ağaclarından birine sarılmış sürükleniyor. Arka planda askeri bir cipin içinde silahlı askerler…
Günlerdir zeytin ağaçlarının sesi ve ruhu dolaşıyor çevremde… Seattle’in soğuk ikliminde büyütmeye çalıştığım balkonumdaki küçük zeytin ağacı onların mesajını taşıyor. Dünyanın öte yanındaki kardeşlerimizin kökleri acı içinde diyor.

Fotoğraf Filistinde çekilmiş.

Geçen hafta Soma’nın Yırca köyünde bir gece yarısı 6,000 zeytin ağacı katledildi. Bazıları anıt ağaç niteliğinde binlerce zeytin ağacı, Kolin şirketi oraya termik santral dikecek diye kesiliyor.

Basına yansıyan fotoğraflarda günlerdir nöbet tutan köylülerin zorla ağaçlarından ayrıldıkları görülüyor. Köylüler gelirlerinden, onlarca yıl büyütüp besledikleri varlıklarından koparılıyor. Köklerinin çığlığı okyanus ötesine ulaşıyor.
Aslında Filistin de çekilen bu resim her şeyi anlatıyor. Arkadaki askeri aracın yanınki asker elindeki silahı bırakmış şaşkınca bakıyor. Belki gördüğü tablo karşısında, emir verenlerine şaşırmış durumda…
Yırca direnişçi bir köylü kadın ise “iki çocuk büyüttüm. Bu zeytinler kadar emek vermedim. Şimdi onlar da gitti, çaresiziz” diye çırpınıyor. Tablonun bir başka bölümünde duyarlı erkekler de var. Örneğin Yırca muhtarı…

Kadınlar ağaçların kesilmesine ve ormansızlaşmaya geçmişte de dünyanın birçok coğrafyasında direndi. Filistin de, Hindistan da, Afrika da ağaçlarına sarıldılar: “Onları yok ederseniz bizi de yok ediniz. Biz onlarsız var olamayız” dediler. Kim bilir belki de ağacın içindeki iyileştirici özsuyu ile bütünleşmek, ağaçla dayanışmaktı bu… Bitki biyologları onların da kendine göre savunma mekanizmaları olduğunu söylüyor. Bitkilerle şifa dağıtan bir Maori kadın arkadaşm bitki fotoğrafı çekenlere dahi izin aldınız mı ondan derdi. Hasat yapacağınızda sordunuz mu ona derdi… Bir gece yarısı operasyonuyla binlerce ağacı kesme emrini verenler ‘yaş kesmenin baş kesmek’ olduğunu bilmiyorlar mıydı? Eminim ki o zeytinler keseceklerin ayak sesleri yaklaştıkça toksin yayıp kendilerini korumaya çalıştılar.
Hindistan’da 1970’lerde Chipco hareketi Amrita Devi öncülüğünde doğdu. Bugün ekofeminizmin çıkış noktalarından biri olarak gösteriliyor. Kadınlar yıllarca direndi, hatta direnişçilerden birinin oğlu “bizi bu harekete çeken annemin kararlılığıydı” dedi sonradan.
Ekmeğini topraktan çıkaran kadınlar ormansızlaştırmanın çölleşme, toprak erozyonu ve monokültür getireceğini iyi bilir. Çünkü onlar için ağaçlar yalnızca besin ve oksijen kaynağı değil, aynı zamanda ekosistemin devamı ve kendilerinin varlık nedenidir.
Ekonomik statü, inanç, dil ve ırk ne olursa olsun kapitalist endüstriyalist patriarkal sistem altında kadının yaşadıkları ortaktır. Bu yıl diğer bir direniş de İstanbul’un Validebağ Korusundaydı. Bu kez kentli kadınlar Gezi Hareketi ruhuyla oradaydılar. Elbette yalnız görünürlük ve kadınlar vardır şarkısını söylemek iyi ama yetmiyor. Bu kolektif aklı sürekli kılmak nasıl olur, onu düşünmeliyiz.
Sinop Gerze’deki termik santrale direnişte kadınlar en öndeydi.
Kanada yerlilerinin 2013 yılında geliştirdiği kendi topraklarındaki ekolojik yıkımlara dikkat çeken “Harekete Geç” (Idle No More) direnişi de gösterdi ki kadının ekolojik hareketleri sürüklemesi daha kapsayıcı organizasyonlar oluşturuyor.
Türkiye’de altın madenlerinin önü açılmasın diye Bergama Hareketi’ne yıllarca emek vermiş bir kadın olarak bu direnişlerin olduğu yerlerde kalıcı kadın örgütlenmelerini önemsiyorum. Her yörede feminist ilkelerle kalıcı kadın kolektifleri oluşturulsa ve bunlar kendi aralarında ekolojik dayanışma ağları örse… Her dönemin direniş biçimi farklı olabilir. Örneğin, Şili’de faşist diktatörlüğe karşı direnişte kadınların bir araya gelip el işleri (zanaat) yaptıklarını biliyoruz.

Kim bilir o beraberliklerde ne devrimci öyküler paylaşılmıştır.